Cumhuriyetin İlk Yıllarında Derin Dengeler


İsmail Sofuoğlu

Ben bir siyaset bilimci ya
da profesyonel bir yazar değilim, sadece farkındalığı yüksek olan ve kafasına
takılan sorulara cevaplar arayan bir tıp doktoruyum. O nedenle benden Cumhuriyetin
kuruluş kodları ile ilgili bir analiz beklentisine girmeyin. Çocukluğumdan beri
tarih okumayı severim ve özellikle son yıllarda uzun uçak yolculuklarında birisini
giderken diğerini gelirken okumak için yanıma iki tarih kitabı aldığım çok
olmuştur. Yıllarca Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü ve Kazım Karabekir
denklemini çözmeye çalıştım, kısıtlı bilgi ve artık erişilmez olan kaynaklarla.
Bu döneme ait kaynakların çoğunun ise herkesin olayları kendi penceresinden, sübjektif
bir şekilde yorumladığı hatıratlardan oluştuğunu belirtmekte fayda var. Son yaşanan
15 Temmuz 2016 hadisesi Cumhuriyetin ilk yılları ile ilgili bendeki bazı
sorulara da cevap vermiş oldu.

Cumhuriyet kurulurken yeni
rejimi topluma benimsetmek için binlerce kişi bir hiç uğruna öldürülmüş, toplumun
bir kesiminden diğerine çok ciddi servet transferleri olmuş, vs. bu konulara
girersek çıkamayız tabi ki ama yukarıda adı geçen 3 kişi birbirleri ile çok ciddi
bir güç mücadelesi vermelerine rağmen hiç bir zaman birbirlerinin canına kastetme
hakkını da kendilerinde görmemişlerdir. Sizce de çok ilginç değil mi? Atatürk
ile İnönü’nün ilişkileri çok kötü hatta Atatürk öldüğünde birbirleriyle
konuşmuyorlar. Diğer yandan İnönü, Karabekir’i vefatına kadar takip ettirecek
kadar müthiş bir sevgi besliyor! Atatürk ile Karabekir’in arasındaki ipler de
Serbest Cumhuriyet Fırkası olayı ile kopuyor.

Son yüzyılda olayların akışından
edindiğim kanaate göre, geçmişte asker olan üç lider de derin devletin farklı bir
fraksiyonunu temsil ediyordu ve Türkiye Cumhuriyeti  bu fraksiyonların konsensüsü ile kurulmuştu. Cumhuriyet
kurulduktan sonra derin devletin kanatları arasındaki mücadele de zaman zaman
kırılmalar olmuştu. Bunun en görünen yansıması ise Topal Osman Ağa ve İsmail
Hakkı Tekçe gibi şahsiyetlerdir. Osmanlı Devleti döneminde Teşkilatı Mahsusa
ile de irtibatı olan Osman Ağa ve İsmail Hakkı Tekçe gibi milis komutanlar Kurtuluş
Savaşı’nda ön plana çıkmış, Cumhuriyet kurulduktan sonra sistem içinde legalize
edilmeye çalışılmıştır. Derin devlet kendi kanatları arasındaki mücadelede ya
da gücü elde etme mücadelelerinde illegal işlerini Osman Ağa’ya ve/veya eski
Teşkilat-ı Mahsusa mensubu komitacılara havale etmekten de geri durmamıştır. Yurda
dönen TKP’li Mustafa Suphi ve arkadaşlarının Topal Osman ile irtibatlı olan
Yahya Kaptan tarafından öldürülmesi (1921) (sonrasında kendisi de konuşmasın
diye öldürülecektir) ve sonrasında muhalif Ali Şükrü Paşa’nın öldürülmesi (1923)
bu işlerden sadece bazılarıdır. Mustafa Kemal Atatürk’ün ekibinde gibi görülen
Osman Ağa, İnönü ekibinden olan İsmail Hakkı Tekçe tarafından yaralı yakalanmasına
rağmen konuşmasın diye hastane sedyesinde öldürülmüştür. Sonrasında ise Osman
Ağa’nın yerine Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Komutanı olmuştur.

İsmail Hakkı Tekçe ölmeden
önce yayınladığı hatıratında Yahya Kaptan’ın öldürülmesi (1921) olayını sahiplenmesine
rağmen Osman Ağa’nın öldürülmesi (1923) emrini (bir çok soruya cevap vermeden) Mustafa
Kemal Atatürk’ten aldığını söyleyerek son nefesine kadar bağlı bulunduğu derin
devlet kanadına sadakatini sürdürmüştür (yanlış bilgilendirme ile). Bir başka
ifadeyle Mustafa Kemal Atatürk’ün canını teslim ettiği Muhafız Alayı İnönü’nün
de dahil olduğu ekibin kontrolünde diye düşünebilirsiniz. Osman Ağa’yı Mustafa Kemal
Atatürk’ün Muhafız Alayı Komutanlığı’na öneren kişinin Kazım Karabekir olduğu
düşünüldüğünde, bu durumda kaybedenin Kazım Karabekir ekibi olduğunu
varsayabiliriz. Bu ekip asıl hasarı 1926 Serbest Fırka hadisesinde alacaktır. Bu
hadiselerden sonra İnönü’nün temsil ettiği kanadın ağırlığı artmıştır. Bu belki
de Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yumuşak darbesidir. Bir bilgi notu olarak da,
Osman Ağa’nın heykelinin Veli Küçük tarafından 2001’de yaptırıldığını ve yerleştirilmesi
için büyük mücadele verdiğini de belirtmekte fayda var.



Source link

Benzer yazilar

Leave a Comment