Adliyeler günahkâr hukukçuların mekânı ve bunlardan çoğunun mabedi. Bu günahkârların önemli bir kısmı günahlarını bilinçli olarak irtikâp ederken, bazıları farkında olmadan onu işlemekte ya da en azından başkalarınınkine aktif veya pasif davranışta bulunarak ortak olmaktadır. Adliyeleri kutsallaştıranlar, günahlarına ilahi (hukuki) bir kamuflaj bularak iç huzurlarını sağlama çabasında iken, bunun dışındakiler vicdanları rahatsız, hayatlarını devam ettirme gayretindedirler. Hukukçu adalet sevgisiyle dolu olmalı, her türlü menfaatten kendini uzaklaştırarak ona bağlanmalıdır. Adalete aşık olan hukukçunun, şahsa, aileye, devlete ya da başkaca görüş ve gruplara ait menfaat hissiyle hareketi, aşkına karşı savaş açmak anlamına…
Daha Fazla OkuYazar: HASAN DURSUN
Son ‘adalet’ silici Bekir Bozdağ, saygı bekliyor!
17-25 Aralık 2013 tarihinin hemen sonrasında “talimatı” verilen biat etmeyen muhalif toplum kesimine yönelik soykırım ve imha sürecine ilişkin, sürecin baş aktörlerinden önemli itiraflar gelmeye devam ediyor. Son ifşaatlar, 16 Kasım 2022 tarihli TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu görüşmeleri sırasında, sürecin Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’dan geldi. Daha öncesinde de eski Başbakan Ahmet Davutoğlu, yargıda iktidar tarafından desteklenen Yargıda Birlik Platformu (Derneği) çatısında bir araya gelen grubun, “düşman” olarak kabul edilen öteki hakim ve savcıları “yok etme” sürecine dair önemli itiraflarda bulunmuş ve solcu, Kemalist, muhafazakar, milliyetçi ve tarikatçı yargı mensuplarına…
Daha Fazla OkuSAKAL ve BIYIK SAHTEKÂRLIĞI – Hukuk Penceresi
İnsanlar tanınmamak istediklerinde takma sakal ve bıyık kullanırlar. Süreç içerisinde insanların gerçek sakalla ve bıyıkla da kendilerini gizlemeye çalıştıkları bir vakadır. Sakal her zaman, bıyık ise kimi zaman bir maske olmuştur insanların yüzlerinde. Sakal ve bıyığın şekline, uzunluğuna ya da aksesuarlarına bakarak kullanıcılarının ideolojileri, inançları, yaşam biçimleri ya da temayülleri hakkında çıkarımlarda bulunulur. Her sakal ve bıyık şekli ve biçimine belirli anlamlar yüklenmiş, bunlara birer kimlik ve kişilik atfedilmiş, muhteviyatlarına sırlar gizlenmiştir. Mahiyetlerine ve amaçlarına uygun olarak kullanıldığında kendinden belirli bir takım faydalar beklenen sakal ve bıyık, art niyetli sahtekârlar,…
Daha Fazla OkuKİRLİ POLİTİKALARIN HİZMETKÂRI OLARAK YARGIDA BİRLİK DERNEĞİ
Hitler’in propaganda bakanı Joseph Goebbels günlüklerinde “Yargı devlet hayatının efendisi olamaz, devlet politikasının hizmetkârı olmalıdır.” der.[1] 12 Ekim 2014 tarihli HSYK seçimlerinden sonra Türk Yargısına egemen olan “Yargıda Birlik Hareketi (Derneği)”, Goebbels’in bu sözünün vücut bulmuş hali, yaşayan somut bir örneği olmuştur. 17-25 Aralık 2013 tarihli rüşvet ve yolsuzluk operasyonlarından sonra Gülen Hareketi’ni düşman ilan ederek, Devletin bütün kurumları ve yandaş medyasıyla birlikte Gülen Hareketi’ni “yok etmek” üzere savaş açan Erdoğan, Ağustos 2014’te Cumhurbaşkanı seçildikten sonra Gülen Hareketi’ni “terör örgütü” olarak Kırmızı Kitap’a[2] koyduracağını açıkladı. Yapılan periyodik toplantılar sonrasında MGK’da…
Daha Fazla OkuKİRLİ POLİTİKALARIN HİZMETKÂRI OLARAK YARGIDA BİRLİK DERNEĞİ
Hitler’in propaganda bakanı Joseph Goebbels günlüklerinde “Yargı devlet hayatının efendisi olamaz, devlet politikasının hizmetkârı olmalıdır.” der.[1] 12 Ekim 2014 tarihli HSYK seçimlerinden sonra Türk Yargısına egemen olan “Yargıda Birlik Hareketi (Derneği)”, Goebbels’in bu sözünün vücut bulmuş hali, yaşayan somut bir örneği olmuştur. 17-25 Aralık 2013 tarihli rüşvet ve yolsuzluk operasyonlarından sonra Gülen Hareketi’ni düşman ilan ederek, Devletin bütün kurumları ve yandaş medyasıyla birlikte Gülen Hareketi’ni “yok etmek” üzere savaş açan Erdoğan, Ağustos 2014’te Cumhurbaşkanı seçildikten sonra Gülen Hareketi’ni “terör örgütü” olarak Kırmızı Kitap’a[2] koyduracağını açıkladı. Yapılan periyodik toplantılar sonrasında MGK’da…
Daha Fazla OkuKİRLİ POLİTİKALARIN HİZMETKÂRI OLARAK YARGIDA BİRLİK DERNEĞİ
Hitler’in propaganda bakanı Joseph Goebbels günlüklerinde “Yargı devlet hayatının efendisi olamaz, devlet politikasının hizmetkârı olmalıdır.” der.[1] 12 Ekim 2014 tarihli HSYK seçimlerinden sonra Türk Yargısına egemen olan “Yargıda Birlik Hareketi (Derneği)”, Goebbels’in bu sözünün vücut bulmuş hali, yaşayan somut bir örneği olmuştur. 17-25 Aralık 2013 tarihli rüşvet ve yolsuzluk operasyonlarından sonra Gülen Hareketi’ni düşman ilan ederek, Devletin bütün kurumları ve yandaş medyasıyla birlikte Gülen Hareketi’ni “yok etmek” üzere savaş açan Erdoğan, Ağustos 2014’te Cumhurbaşkanı seçildikten sonra Gülen Hareketi’ni “terör örgütü” olarak Kırmızı Kitap’a[2] koyduracağını açıkladı. Yapılan periyodik toplantılar sonrasında MGK’da…
Daha Fazla OkuYARGIDA BİRLİK DERNEĞİ’NİN İKTİDARA BAĞLILIĞI VE BAĞIMLILIĞI
YARGIDA BİRLİK DERNEĞİ’NİN BAĞIMSIZLIĞI VE SİYASİ İKTİDAR İLE İLİŞKİSİ 2013 yılında Yargıda Birlik Platformu/Hareketi (YBP) adıyla faaliyete başlayan ve 27 Mart 2015’te dernek statüsü kazanan Yargıda Birlik Derneği (YBD), 10 bine yaklaşan üye sayısıyla Avrupa’nın en büyük yargı derneği. Aynı zamanda bağımsızlık ve tarafsızlık niteliklerinden yoksun en büyük yargıç örgütlenmesi. Türünün tek ve en kötü örneği olduğu da söylenebilir. YBD’liler “Adalet Bakanlığı Organizasyonu” olmadıklarını iddia etmektedir.[1] Ancak sadece açık kaynaklardan yapılacak küçük bir araştırma ile bu iddianın doğru olmadığı, YBD’nin tümüyle AKP Hükümeti tarafından organize edildiği ve desteklendiği görülecektir. Buna…
Daha Fazla OkuSOYKIRIM ÖRGÜTLENMESİNİN YARGI AYAĞI: YARGIDA BİRLİK DERNEĞİ (YBD)
Yargıda Birlik Derneği (YBD) kimler tarafından, hangi koşullarda ve hangi amaçlarla kuruldu? Tarihin kaydettiği en büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarının yapıldığı 17 ve 25 Aralık 2013 tarihleri Türk yargı tarihinde bir dönüm noktası oldu. AKP iktidarının yargıya yönelik müdahaleleriyle yargı bağımsızlığı ve kuvvetler ayrılığı ortadan kaldırıldı ve bağımsız yargı yerini “Emre amade bir yargı”ya, başka deyişle “Erdoğan Yargısı”na bıraktı. Bazı bakanların ve bakan çocuklarının adının da karıştığı 17-25 Aralık operasyonlarını Hükümete yönelik bir “darbe” olarak niteleyen siyasi iktidar, bu operasyonlardan Gülen Hareketi’ni sorumlu tuttu ve açık bir şekilde “düşman” ilan…
Daha Fazla OkuCEZAEVİNDE ŞİİRİN ZAMAN VE MEKÂN ÖTESİ ETKİSİ
Not: Bu yazı 12.1.2017 Perşembe günü, yazar, Silivri Ceza İnfaz Kurumunda tutsak iken kaleme alınmıştır. Anlatamıyorum Ağlasam sesimi duyar mısınız,Mısralarımda;Dokunabilir misiniz,Gözyaşlarıma, ellerinizle? Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,Kelimelerinse kifayetsiz olduğunuBu derde düşmeden önce Bir yer var; biliyorum;Her şeyi söylemek mümkün;Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;Anlatamıyorum. Her şiir, okunduğu zaman ve mekân ile okuyanın hislerine bağlı olarak farklı şekillerde anlam kazanır ve ruhta tadımlanır. Orhan Veli’nin bu şiirini, cezaevinde, koğuşta, kendimle baş başa kaldığım bir anda, ümit beklediğim kapıların ardı ardına yüzüme kapatıldığı bir ortamda okudum. Şiirin, sanki benim duygularıma tercüman olması için yazılmış olduğu…
Daha Fazla OkuÇOK TANRILI YARGIMIZ HANGİ ÇAĞA AİT?
Yargı sistemimiz, en başından beri insana hizmet etmek amaçlı kurgulanmamıştır; genelde devleti, özelde ise bürokrasi ile siyasal, sosyal ve ekonomik anlamda dönemine göre güçlü ve makbul gördüğü kişi ve kurumları korumak gayesiyle “kodlanmıştır”. Son bir asırdır yargı pratiğimiz içerisinde buna dair sayısız örnek bulmak mümkündür. Bakılan zaviyeye göre yargı, ya “zalim bir efendidir”, ya da “itaatkâr bir kuldur”. Ama hiçbir zaman, bir bütün halinde, adaletin, hakkaniyetin ve eşitliğin güvencesi bir merci haline gelememiştir. Yargının, temel haklara “özgür” bir ortam oluşturmak ve onu devam ettirmek için faaliyette bulunması beklenirken; o, hakları…
Daha Fazla Oku